Insanin kendisiyle ve cevresiyle iliskisinin dönüsümü ve buna yol acan dinamikleri anlama cabasina girisildiginde Kopernik devriminin bu dönüsümün hazirlanmasinda öncü bir rolü oldugu söylenebilir. Süphesiz 20. yüzyilin ikinci yarisindan itibaren bu dönüsümün hizi ve derinligi artmistir.
Icinde bulundugumuz durumu kültürel travma ile aciklayan Mücahit Gültekin Travma Düzeni Insanin, Ailenin ve Toplumun Dönüsümü adli kitabinda büyük oranda bu dönüsümün özellikle 1950lerden sonra karsilastigimiz sarsici sonuclarina odaklaniyor. Zira basta insan olmak üzere hayvan, bitki ve makinenin etik ve hukuki statüsünü yeniden tartismaya acan bu sonuclar; anne-baba, kadin-erkek, cocuk-yetiskin, canli-cansiz gibi kendimizi ve cevremizi anlamak icin kullandigimiz kavramsal sistemi de islemez hale getirebilir. Varlik kategorileri ve ikili kavramsal sistemin islemez hale gelmesi kolektif ve kültürel travmanin en derin katmanina sürüklenmemizle sonuclanabilir. Halihazirda islemekte olan travmatik sürecin örneklerini ve isleyisini aciklamaya calisan eser, hayvan haklarindan toplumsal cinsiyete, biyoteknolojiden yapay zekaya, teomorfik robotlardan ulusal mevzuatlarin nasil degistirildigine kadar uzanan bir konu cesitliligine sahip.
Travma Düzeni Insanin, Ailenin ve Toplumun Dönüsümü neredeyse her gün teknolojideki esi benzeri görülmemis ilerlemeler sayesinde sürekli daha güzel bir dünyaya dogru yol aldigimiz söylentisine güclü bir itiraz sunuyor.