Bazi insanlar var ki hayatima girmis, hikayelerini bana emanet etmis ve gitmis olabilirler.
Yil 1942, Varlik Vergisinin yeni duyuruldugu günler. Önce mal varligini, kisa süre sonra hayatini kaybeden Bay Dimitri ile ailesinin hikayesi, bambaska yerlerde, benzer seyler yitiren Emin Bey ile ailesinin hikayesine karisir. Biri Türk, digeri Rum iki ailenin kesisen yazgilari, gün yüzüne nasil cikacak, kimlere dokunacaktir Anlatici ipin ucunu, Sana bir hikaye anlatayim ama ben ölünce yaz, diyen anneannesinden alir; mavi bisküvi kutusunun icindekilerle yola cikar. Neyi arastirdigini bile bilmezken diger uclar fotograflar, mektuplar ve cesitli objelerde karsisina cikar. Siyasetin, kiskanclik, aldatma, intikam ve cesaretin gölgesinde yasananlar, eski bir dolmakalemden kalan mürekkep lekesinde birlesecektir.
Öyküleri, elestiri yazilari ve genclik romanlariyla tanidigimiz Fatma Burcakin kaleminden adeta bir zaman yolculugu Ben Ölünce Yaz.
Kadinlar sirlarini böyle bisküvi kutularina, recel kavanozlarina, cicek saksilarina, ceyiz sandiklarina koyup kaldiriyor, sonra da arkalarindan gelen bir baska kadina emanet ediyorlardi.
